top of page

Alie'nin Cadılar Bayramı Tarifleri - Alie'nin Bölümü

  • Yazarın fotoğrafı: Doga Tiryaki
    Doga Tiryaki
  • 29 Eki 2024
  • 4 dakikada okunur


İki yıl önce Alie beni evinde bir cadılar bayramı kutlamasına davet etmişti. Bahsetmek istiyorum çünkü kutlamada sadece Alie değil aynı zamanda onun yakın arkadaşları Nora ve Sirena da vardı. Daha önce onlarla yüz yüze tanışmamıştım ama Alie’nin uzak ülkelerde yaşayan pek çok yakın arkadaşı olduğunu, bana anlattığı masalları ve yaptığımız karışımların bazılarını onlardan öğrendiğini biliyordum.


Kutlama için güzel bir kıyafet seçtim, bir şişe şampanya kaptım ve yan komşumu ziyarete gittim. Bulutlu bir geceydi ve hava çok serindi, sanıyorum sulu kar yağıyordu. Böyle akşamları seviyordum. Alie beni çağırdığında saat ondu fakat uykumu iyi almamı tembihlemesinden gecenin uzun olacağını anlamıştım.


Karanlık ve nemli bahçesindeki patikada ilerlerken evinin kışlık verandasından eğlenen kadınların kahkahaları ve coşkulu sesleri geliyordu.


Verandanın her yerinde Alie’nin sihirli mumları yanıyordu. Belli ki hazırlığını en güzel şekilde yapmıştı. Yıllardır bulundukları alanın sahibi haline gelmiş bitkilerinin arasında kitaplıkları vardı. Tam ortada üzerine dizdiği çeşit çeşit malzemelerin bulunduğu yuvarlak masası, üşümeyelim diye yaktığı kırmızı köz ısıtıcısı ve birkaç noktaya yerleştirdiği palo santo tütsüleri ile daha büyülü, daha sihirli bir ortam olamazdı. 


Nora da Sirena da birbirinden çok farklı fiziksel ve karakteristik özelliklere sahip iki kadındı. Biri kuzeyden diğeri ise doğudan geliyordu. Masaya oturmadan önce hepimize birer kadeh getirdiğim şampanyadan ikram etti. Masanın başına geçtiğimizde yüzünde görmeye alışkın olduğum o muzur ve heyecanlı ifade vardı. “Hoş geldiniz dostlarım! Bu gece burada gecenin enerjisiyle yenileneceğiz ve daha da önemlisi yaratacağımız karışımlarla bu enerjiyi kullanacağız.” Malzemeleri anlatmadan önce beni batı tarafına, kendisini güney ve arkadaşlarını geldikleri yönleri temsilen masaya oturttu. Yönler, dünyanın en güçlü enerji sistemlerindendi. Onların enerjisini bedenlerimiz aracılığı ile karışımlara yönlendirerek güçlerini yükseltecektik.

İlk karışımımız koruyucu bir tılsım olacaktı. Elbette sıradan bir karışım yapmasını bekleyemezdim. Bunun da geçmişe, atalarımıza dayanan bir tarihi, yani bir efsanesi vardı. Biz malzemeleri incelerken Alie anlatmaya başladı.


“Bu tılsımın tarifi neredeyse 5000 yıl öncesine dayanıyor. İnsanların diyarlarda yaşadığı, haritalar öncesi bir zamana. Doğanın güçlerini kullanan kadınların ormanlarda özgürce gezdiği bir döneme. 


Pythia dünyaya geldikten bir süre sonra annesi elim bir hastalık yüzünden hayatını kaybetti. Babasının yanında ergenlik dönemine kadar kaldı fakat köy yaşamı ona göre değildi. İçindeki keşfetme arzusu onu dünyanın bilinmeyen topraklarına çağırıyordu.


Pythia konuşmaya başladığı günden itibaren annesi kızının farklı olduğunu anlamıştı. Bu nedenle yeteneklerini diğer insanlardan gizli tutmak için elinden geleni yaptı. Yetenekleri sayesinde bazen yaşanacak olayları tahmin eden Pythia, bazen de tespitleriyle yalancı, hilekâr ve hırsızları yakalıyordu. Bu öngörüleri ne yazık ki ona her zaman güzel haberler müjdelememişti, annesinin ölümü gibi, fakat ona bildiği dünyadan fazlasını sunmuştu. 


Yıllardır aralıklı olarak gördüğü bir rüya vardı. Zaman ilerledikçe bu rüyanın bir anlamı olması gerektiğine karar vermişti. Uçurumun kenarında kayalara yaslanmış bir ev. Ne bir insan ne bir canlı sadece bu küçük ahşap bir ev. Pythia o evi bulmayı kafasına koymuştu ve 17 yaşına bastığında babasına geri döneceğine söz vererek yola koyuldu. 


Önce meyve ve ot toplamak için gittiği ormanı baştan sona yürüdü. Ardından önüne çıkan yüksek kayaları aştı ve sonunda bugüne kadar keşfettiği sınırların sonuna geldi. Bu manzarayı biliyordu, karşısında hayatında gördüğü en karanlık orman uzanıyordu.


Orman boylu boyunca yüksek kayalardan oluşan yamaçlarla çevriliydi. Babası bu ormanda rahatsız etmemesi gereken ruhların yaşadığını ve çevresindeki patikayı kullanarak geçerse sadece birkaç gün kaybedeceğini söylemişti. Ancak Pythia’nın içgüdüleri onu doğruca ormana götürüyordu. Yetenekerine duyduğu güvenle cesaretini topladı ve aşağı indi.


Ağaçların arasına attığı ilk adım onu sisli, karanlık bir sessizliğin içine soktu. Birkaç adım yürümüştü ki yolun kenarında bir kadınla karşılaştı. Kadın gözlerini eski bir kumaş parçasıyla örtmüştü, elinde eski bir sopa ve sırtında küçük bir bohça vardı. Ürkütücü görünüyordu ancak Pythia korkmuyordu. Geceyi geçirmesi için onu evine davet edince, kabul etti.


O gece Pythia kadının onun için açtığı yer yatağında yattı ve hazırladığı sofrada ona eşlik etti. Kadın pek konuşkan değildi, sadece bu yardımı karşılığında ondan dolabındaki elbiselerin söküklerini dikmesini istedi. Pythia severek bu iyiliği yaptı fakat elbiseler bir iki tane değildi. Bu nedenle karanlık ormanda yaşayan bu koca karı ile bir süre birlikte kalmak zorunda kaldı. Aynı zamanda gündelik işlere ve kadının yaptığı karışımlara da yardım etti.


Her gün yemeğini sıcak yatağını hazır bulan Pythia, aslında konforsuz değildi sadece artık hedefine ilerlemesi gerektiğini farkındaydı. Sonunda tüm elbiseler hatta evin perdeleri ve örtülerinin tamamı yama yapıldığında anladı ki her yeni yardım talebi onu bu kulübede biraz daha tutmak üzere tasarlanmıştı. 


Bir gece geç saatte, koca karı ormandan dönmüş ve her zamanki gibi yorgundu. Pythia onun uyumasını bekledi ve sabahın ilk ışıkları belirmeden de sessizce kulübeyi terk etti. Giderken de koca karının ormanda boynuna taktığı tılsımı aldı. Bu küçük şişedeki tılsım öngörülerini güçlendirecek ve onu koruyacaktı. 


Kuru karanfil ve zencefil, yetenlerini ve odağını güçlendirmek içindi. Tarçın, koruma ve kehanet gücü için. Eğrelti otu, şansını artırmak için ve buğday, öngörülerini güçlendirmek için.”

Bu sırada Alie malzemeleri yuvarlak masanın tam ortasına koydu ve ele ele tutuşmamızı istedi. Malzemelere odaklanmamızı, onula birlikte tekerlemeye eşlik etmemizi ve aynı enerji frekansına gelmemizi istiyordu. “Kap karanlık bir gece, ay doğacak bitince. Tılsımla birleşir gücü, değişir malzemelerimin özü. Kuzey, güney, batı ve doğu, sözcüklerim onlarındır. Tılsıma değen nefesim, onun gücünü artırır.” Bu nakaratı uydurdu mu bilmiyorum. Ancak dudaklarımız cümleleri eskimiş bir dua gibi alışagelmiş bir tempoda söyledi. Beynimin karıncalandığını hissedebiliyordum. Bana uzunca gelen bir sürenin ardından sonunda durduk.

Alie her birimize birer küçük tıpalı şişe ve deri ip verdi. Bitki karışımını bu şişelere doldurduktan sonra boynumuza astık. Gülümseyerek sessizce bir birmize baktık. Alie “Bu mevsimlik bir tılsım. Kış bitene kadar sizi koruyacaktır. Sonrasında bitkileri toprağa gömebilirsiniz dedi.”


Bir sonraki karışım bir dudak balmı tarifiydi. Sirena Pythia’nın hikayesine devam edecekti ve tarifi paylaşacaktı. Saat 12’ye yaklaşıyordu. Yeniden konsantre olmadan önce biraz dinlenmeye ihtiyacımız vardı. Verandanın köşesindeki koltuklara geçtik ve sohbet ettik. 

 

Sirena ikinci karışımı yöneteceği için birbirimizi daha yakından tanımamızın masanın gücünü artıracağına inanıyordu. Bana gençliğinin geçirdiği İrlanda ormanlarından ve evlenerek nasıl İtalya’ya taşındığını anlattı. Mutlu bir yaşantısı olmuştu, aşk, keşifler ve bitkilerle dolu…

Belki yarım saat kadar geçen bir sürenin ardından kapı çaldı. Sirena ani bir ürperme ile Alie’ye dönerek “İzninle, ben bakabilir miyim?” Diye sordu. Gelenin kendisi için olduğuna emin ve bir o kadar da tedirgin görünüyordu.


Sessiz bekleyişimiz sırasında Alie bana döndü. “Bu gece özel bir gece ve bazen böyle gecelerde ziyarete gelen misafirlerimiz olabilir.” Anlamlandırmaya çalışıyordum. “Enerjinin gücü vardır, bazıları için güçlü bir deniz feneri gibi yanar ve şu an biz bu güçlü ışığın kaynağı gibiyiz.”


Sirena geri döndüğünde duygulanmış, yaşlı gözleri ve gülümseyen bir ifade ile yanımıza oturdu. “Bu ziyareti bekliyordum anlayacağın. Çok kısa, çok anlık ve anlamlı.” Birkaç dakika toparlandıktan sonra daha güçlü ve ciddi görünüyordu. Bize kadeh kaldırdı ve ardından “Başlayalım mı?” Diye sordu.


Comments


bottom of page